TR
  • English
  • Türkçe
  • русский язык
  • українська
  • العربية
  • Français
  • Deutsch
  • español, castellano
  • gör

    Kastamonu

    Kastamonu Konakları

    19.yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan Kastamonu tarihi konakları, Türk toplum yaşantısını günümüze kadar yansıtan önemli sivil mimari örneklerindendir. Konaklara dar sokaklardan geçerek ve şehrin engebeli yapısı nedeniyle bazen merdivenlerle ulaşılmaktadır. Konaklar, güvenlik ve şehrin coğrafi yapısından ötürü iç içe yapılmıştır.

    Özellikle kent merkezinde yer alan konakların en önemli özelliği her bir yapının ön cephelerinde farklı mimari tasarım ve estetik anlayışın hayata geçirilmiş olmasıdır.

    Sivil mimarlık yapılarındaki, komşunuzun güneşini, gölgesini ve manzarasını engellememek ile bulunduğu alanı en iyi şekilde değerlendirme düşüncesi, Kastamonu’daki konaklarda en iyi şekliyle görülür.

    Konak yoğunluğu açısından, kent merkezinden sonra İnebolu ve Taşköprü ilçeleri öne çıkar.

    Restore edilmiş olan konakları ziyaret edebilir, otel olarak hizmet veren onlarca konakta konaklayabilir ve Kastamonu yöresel lezzetlerini konakların sıcak atmosferinde tadabilirsiniz.

    Kastamonu Kalesi

    Şehrin ana simgelerinden biri olan Kastamonu Kalesi, kentin en yüksek noktasında yer alır. Kentin batısında bir ana kaya kütlesi üzerinde bulunan kale, MS 12. yüzyılda Komnenoslar tarafından yaptırılmıştır. Orijinal yapıdan günümüzde sadece iç kale kısmı ulaşmıştır.

    Şehirden yaklaşık 120 metre yüksekte ve kolay ulaşılır oluşu, kalenin Kastamonu’nun panaromik açıdan izlenebileceği en iyi yer olmasını sağlar. Kale içerisinde sarnıçlar, zindan, kaçış tünelleri ile Bayraklı Sultan olarak anılan türbe bulunur.

    Saat Kulesi 

    Sarayüstü Tepesi’nde yer alan saat kulesi, şehrin önemli simgelerinden biridir. 1885 yılında yaptırılmış olan yapının, halk arasında sürgün bir saat olduğuna dair yaşayan bir efsanesi de vardır. Efsaneye göre saatin, İstanbul Sarayburnu’nda bulunurken zamansız çalan gongunun, padişahın hamile cariyelerinden birinin çocuğunu düşürmesine neden olduğu için Kastamonu’ya sürgün edildiğine inanılır.

    Kule, Kastamonu’nun harika manzarasını seyretme fırsatı da tanır.

    Hükümet Konağı

    Türkiye’deki en gösterişli ve özel kamu binalarından biri olan Kastamonu Hükümet Konağı, ulusal mimarlık akımın öncülerinden Mimar Vedat Tek’in çizimiyle 1902 yılında yapılmıştır. Kentin sembollerden biri olarak varlığını sürdüren bina, Kastamonu kent meydanına hakim bir konumda yer alır.

    Nasrullah Kadı Külliyesi

    Kent merkezinde yer alan cami; meydanı, şadırvanı, köprüsü ve sonradan eklenen medresesiyle bir külliye görünümündedir. Cami aynı zamanda Osmanlı Devleti Dönemi’nde Kastamonu’ya yapılan ilk ve en büyük camidir. Cami içindeki hatlar ve süslemeler, Kastamonulu ünlü hattat Ahmet Şevket Efendi tarafından yazılmıştır.

    Halk arasında yaşayan bir söylenceye göre, bu şadırvandan bir kez su içen kişi ömründe ya yedi kez Kastamonu’yu ziyaret etmekte ya da Kastamonu’ya yerleşmektedir.  

    Küre Akşemseddin Cami

    Küre Akşemseddin Cami, Fatih Sultan Mehmet’in defterdarı olarak da bilinen Hoca Şemseddin tarafından 1473 yılında yaptırılmıştır. Caminin ana giriş kapısı sedef işlemelidir. Caminin kuzey cephesinde üç kubbeden oluşan son cemaat bölümü bulunur. Cami duvarında 1676 tarihi yazılı kâbe tasvirli çiniler yer alır. 2009 yılında tamamlanan onarımında çatının kurşun örtüsü yenilenmiştir. İç sıvası horasan olarak yapılmıştır. 

    Yılanlı Cami

    Yılanlı Cami 1273 yılında inşa edilmiştir. Cami ve Külliyesi, bu topraklara sekiz asır önce kurulmuş Türk-İslam Medeniyeti’nin damgalarından birisidir. Yılanlı Külliyesi’nin kitabesinden Anadolu Selçuklu Devleti’nin son dönemlerinde yapıldığı anlaşılır. Osmanlı Dönemi’nde külliyenin içinde cami, şadırvan, türbeler ve konağın bulunduğu yapı Selçuklu ve Osmanlı asırlarında “Darü’ş-Şifa” olarak isimlendirilmiş ve tıp fakültesi (hastane) olarak kullanılmıştır. Tıp alanında tahsil yapmak isteyenler burada eğitim görmüşlerdir.

    İsmailbey Külliyesi

    Kastamonu, Selçuklu, Candaroğulları ve Osmanlı dönemlerinden kalan pek çok cami, külliye, türbe ve medreseye ev sahipliği yapmaktadır. Kent merkezinde İsmail Bey Mahallesi’nde yer alan külliye, üzerinde MÖ 7. yüzyıla ait iki adet kaya mezarına sahip Şahinşah Kayası üzerinde yer alır.

    Külliye içerisinde cami, türbe, medrese, han ve hamamdan oluşan beylikler devri sanatının en güzel örneklerini sergileyen yapılar topluluğu bulunur. Döneminin bir ticaret ve ilim üssü olan, külliyenin içindeki deve hanı ve medrese, el sanatları merkezi olarak kullanılmaktadır.

    Arkeoloji Müzesi

    Eser sayısı bakımından ülkenin önde gelen müzelerinden biri olan Arkeoloji Müzesi üç ana bölümden oluşur. Birinci bölüm Taş Eserler Seksiyonu adı altında, heykeller, mezar stelleri ve lahitlerin sergilendiği bölümdür. Bu bölümün en ilgi çeken ve önemli eserleri bir tümülüs mezar kazasından bulunan lahit içerisinde eşyalarıyla birlikte sergilenen mezar sahibi bir Satry heykelidir.

    İkinci bölüm Mustafa Kemal Atatürk ve Şapka İnkılâbı bölümüdür. Mustafa Kemal, Kastamonu ziyaretlerinden Şapka İnkılâbı’na ilişkin ikinci nutkunu da şu andaki müze binasında vermişti. Seksiyonda Atatürk’e ait eşyalar ile inkılâba ilişkin dokümanlar sergilenmektedir.

    Üçüncü bölüm ise kronolojik bir sıra ile Kastamonu ve çevresinde ele geçmiş, taş, metal, pişmiş toprak, cam eserleri tarih öncesinden Bizans dönemine kadar sergilemektedir. Bu bölümde birbirinden ilginç ve önemli eserler bulunmaktadır. Bu eserlerden en önemlileri ise Devrekâni Kınık kazılarında bulunmuş olan madeni eserlerdir.

    Dinsel ritüellerde kullanıldığı bilinen bu kaplardan özellikle boğa başlı ryhton denilen kaplar, öte taraftan üzerinde Hitit hiyeroglifi ile yazılmış bilgilerin bulunduğu çanak da çok önemlidir. Bu çanakta hiyeroglifle Taprammi ismi yazılmıştır. Çanağın en önemli özelliği ise üzerindeki betimlemelerde iki yaban hayvanının çiftleşmesi gösterilmektedir. Bu, ülkemizde bulunan hiçbir Hitit Dönemi eserinde yer alan bir betim değildir. Eser bu haliyle bile müzeyi başlı başına önemli kılmaktadır. Bu gruptan bir diğer ender eser de kazılar sırasında bulunan sorguçlu miğfere sahip asker heykelciğidir.

    Aynı kazılarda bulunan yine Hitit Dönemi camdan üretilmiş deniz kabuğu da dünya arkeolojisi için nadide örneklerden biri durumundadır.

    Etnografya Müzesi

    Etnografya Müzesi, 1887 yılında yapılan Liva Paşa Konağı gibi oldukça seçkin bir mekânda bulunmaktadır. Konak, 1997 yılında restorasyonu tamamlandıktan sonra müze olarak kullanılmaya başlanmıştır.

    Bodrumuyla birlikte dört katlı olan bu konağın üç katı aktif olarak kullanılmaktadır. 1. katta Kastamonu’nun yakın geçmişine ilişkin fotoğraflara ait sergi bulunmaktadır. 2. kat ise Kastamonu’nun binlerce yıllık halk kültürünün ve zanaatlarının sergilendiği alandır. Urgancılık, dokumacılık, taş baskı ve ağaç işleri gibi bölümlerin bulunduğu bu alanda Kastamonu kültürünün köklülüğü ve gelişmişliği görülebilir.

    Bu bölümdeki birbirinden değerli eserlerin içerisinde en değerlisi ise Kasaba Köyü Mahmutbey Cami’ne ait kapının varlığıdır. Bu kapı tek kelimeyle bir sanat şaheseridir ve Kastamonu’nun en değerli eserlerinden biridir.

    Müzenin üst katı ise bir Kastamonu konağının yerleşiminin, odaların işlevlerinin mankenlerle canlandırıldığı bölümdür. Bu bölümün önemi de Kastamonu’daki kent kültürünün gösterilmesi, kent soyluluğun burada yerleşik olmasının ifade edilmesidir. 

    Gökçeağaç Hanı

    Hanönü ilçe merkezinde bulunan bu hanın Bizans İmparatoru Jüstinyen zamanında kilise olarak yapıldığı, daha sonra Türkler tarafından kervansaray olarak kullanıldığı ileri sürülmektedir.

    Taşköprü 

    Kastamonu merkeze 45 kilometre uzaklıkta bulunan Taşköprü, adını 1336 yılında yapılmış yedi gözlü ve 68 metre uzunluğundaki, Gökırmak üstünde yer alan köprüden alır. Köprünün Roma öncesi dönemde yapıldığı tahmin edilmektedir.

    Taşköprüye gittiğinizde geleneksel ahşap evlerin arasında gezebilir, Pompeiopolis Antik Kenti ile Kent Tarihi Müzesi’ni ziyaret edebilir, Kastamonu’nun diğer ilçelerinde yapılanlardan daha farklı özelliklere sahip kuyu kebabını tadabilirsiniz. 

    Evkaya Mezarları

    Evkaya Mezarları, kent merkezinin hemen güneyinde bir ana kaya kütlesi yüzeyinde yer alır. Alanda üçü anıtsal olmak üzere toplam sekiz kaya mezarı bulunur. Anıtsal mezarların ikisi içerisindeki mezar odalarında ikişer adet ölü sediri vardır. Alana ismini veren Evkaya Mezarı, sütunlu ön cephesi ve alınlığındaki “Potnea Theron” – “Hayvanlar Hakimesi Tanrıça” betimlemesi ile oldukça ilgi çeker. Mezarlar MÖ 7. yüzyıl başlarında Frig kültür etkisi altında, bir kaya mezarından çok açık hava kutsal tapınım alanı olarak yapılmıştır.

    İnebolu

    Dik yamaçlar üzerine kurulmuş olan İnebolu, aşı boyası ile renklendirilmiş tarihi kırmızı ve bordo renkli evleri, yaşayan dar ve dik sokaklarıyla sımsıcak bir sahil kasabasıdır.

    İnebolu, İstiklal Savaşı’nda gösterdiği büyük hizmetlerden dolayı madalya alan tek ilçedir. İnebolu sahil şeridinde yer alan plajlarda Karadeniz’in hırçın dalgaları ile kucaklaşmayı, öğlen saatlerinde çıkıp hemen tükenen leziz dönerini ve etli pidesini tatmayı, Atatürk’ün Şapka ve Kıyafet Devrimi’ni yaptığı İnebolu Türk Ocağı binası ziyaret etmeyi, Kurtuluşa Giden Yolda İnebolu Kent Müzesi’ni görmeyi, gün batımında Maraz’ın Yerinde İnebolu’nun eşsiz manzarası ile soluklanarak kahve içmeyi es geçmeyin!

    Milli Mücadele’nin kazanılmasında büyük bir önemi olan İnebolu-Ankara hattı üzerinde, Türkiye’nin en uzun trekking parkurlarından İstiklal Yolu yer alır. Yol uluslararası işaretleme sistemi ile işaretlenmiş ve böylelikle eşsiz bir doğa içerisinde 95 km’ lik trreking parkuru oluşturulmuştur.

    İnebolu Evleri

    Kastamonu coğrafyası üzerindeki konut çeşitliliğinde özgünlüğüyle dikkat çeken örneklerin başında İnebolu Evleri yer almaktadır. Bir sahil ilçesi olan İnebolu’daki bu tarihi evlerin çatıları, yöreye özgü arduaz (marla) taşı ile kaplanmıştır. Yapıların dış cepheleri aşı boyası ile boyanmış ve böylece binalar, kırmızı başta olmak zere mavi, beyaz gibi renklerle göz alıcı bir güzellik kazanmıştır.

    Mahmut Bey Cami

    Kent merkezine 18 km mesafede bulunan Daday ilçesi yolu üzerinde, Kasaba Köyü’nde yer alan Mahmut Bey Cami, Çivisiz Cami olarak da bilinir. “Çivisiz” ismini, hiçbir metal aksam kullanılmadan yapılmış olmasından alan cami, 1366’da Candaroğulları Beyliği hükümdarı Emir Mahmut Bey tarafından yaptırılmıştır. Bindirme tekniği kullanılarak yapılan Mahmut Bey Cami, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ndedir. Dış görünümü çok sade olan caminin içinde muhteşem bir ahşap işçiliği vardır. Ahşap yüzeyler 1366’da, yapıldığı günkü formunu üzerindeki kök boyaları sayesinde korur.

    Pompeiopolis (Zımbıllı Tepe Höyüğü) 

    İsmini, kurucusu General Pompeius Magnus’tan alan ve MÖ ilk yüzyılda kurulan Pompeiopolis, Karadeniz Bölgesi’nin iç kısımlarında Paphlagonia Eyalet Merkezi olarak kurulan Roma kentlerinden biridir. İklim şartları ve yüzyıllar boyunca taş ocağı olarak kullanılması nedeniyle, antik kent yapı kalıntıları yer üstünde pek görülmez.

    Bu zamana kadar yapılan kazı çalışmalarında antik kent hakkında önemli veriler ortaya çıkmıştır. Kentin yayıldığı alan geç antik sur duvarlarının gidişi,  hamamlar, pazar yerleri, villalar gibi binalar kısmen açığa çıkarılmıştır.